[EP-165]

EPOSTER OTURUMU-12 | Tarih ve Saat: 22.10.2010, 17:00 - 18:00 | Salon: EPOSTER SALONU

Uçuş Muayenesi Sırasında Tespit Edilen Akciğerde Multipl Hava Kistleri Olgusu

Süleyman Metin, Savaş İlbasmış, Tolga Çakmak, Ahmet Akın
GATA Hava-Uzay Hekimliği Merkez ve Anabilim Dalı Başkanlığı, Eskişehir

Akciğer hava kistleri ve bülleri çapı 1 cm’den büyük, ince bir duvarla çevrili, akciğer dokusu içinde lokalize hava içeren boşluklardır. Büller sıklıkla akciğerde apikal yerleşimlidirler. Genelde çok büyük boyutlarda olmadıkça asemptomatiktirler ve akciğer grafisi veya HRCT’de görülen anormalliklerle saptanırlar. OLGU: 42 yaşında, toplam 3300 saatlik helikopter uçuşu olan erkek pilot, periyodik uçuş muayenesi için merkezimize başvurdu. Pilotun boyu 180 cm, ağırlığı 87 kg, BMI’si 26,85, kan basıncı 110/70 mmHg, nabzı 74/dk olarak ölçüldü. Pilotun muayeneye geldiğinde herhangi bir şikâyeti bulunmamaktaydı. Göğüs hastalıkları muayenesinde dinlemede her iki hemitoraksta ekspiryumun uzadığı saptandı. Diğer sistem muayenelerinde herhangi bir bulgu saptanmadı. Laboratuvar bulgularında tam kan sayımı normal sınırlarda, rutin biyokimyada ise ürik asit değeri 10,2 mg/dl (N:3,5-8,5), diğer parametreler normal sınırlarda bulundu. Yapılan solunum fonksiyon testi (SFT) sonucunda FVC: 3,58(%73), FEV1: 2,62(%66), FEV1/FVC: %71, FEF25-75: %42 olarak ölçüldü. SFT anormallikleri nedeniyle istenen toraks HRCT grafisinde her iki akciğer üst loblarda en büyüğü 3 cm çaplı multipl büller tespit edildi. Abdominal ultrasonografide en büyüğü 10 mm çapında multipl safra taşları ve karaciğerde grade 2 hepatosteatoz tespit edildi. EKG ve Ekokardiyografi sonuçları normaldi. TARTIŞMA: Normal şartlarda deniz seviyesinde akciğer kistleri ve büller, yer kaplayıcı lezyon olarak gaz değişimini etkilemezler. Aşırı büyük büller çevre dokulara baskı yaparak gaz değişimini bozar ve atelektaziye neden olabilirler. Havacılıkta akciğer kist ve bülleri yer koşullarına oranla daha önemli hastalıklardır. Dekompresyon sırasında rüptüre olarak pnömotoraks, mediastinal amfizem ve hatta arteryel gaz embolisi gibi ciddi durumlara neden olabilirler. Büyük kist ve büller irtifaya bağlı basınç azaldığında genişleyerek çevresindeki normal akciğer dokularına baskı yapabilirler. Yüksek performanslı uçaklarda tekrarlayan G (akselerasyon) kuvvetlerine bağlı olarak büller genişleyebilir. Yüksek G kuvvetleri ile birlikte pozitif basınçlı solunum, bül ve kistlerin rüptürüne yol açabilir. SONUÇ: Pilot muayeneler sonucunda hepatosteatoz, kilo fazlalığı, hiperürisemi, kolelitiazis, KOAH ve akciğerde multipl hava kistleri tanılarını almıştır. İlgili sağlık yeteneği yönetmeliği gereği pilotaja elverişli değildir kararı alarak uçuştan elenmiştir. Uçuştan elenme sebebi “SFT bozukluğu yapmış olan multipl hava kistleri” olmuştur. Yer koşullarında asemptomatik olabilen bu hastalık havacılıkta ve irtifa şartlarında ciddi problemlere neden olabilmektedir. Yurtdışındaki uygulamalarda büller, plöredez uygulaması veya rezeksiyon ile tedavi edilerek pilotun uçuşa tekrar dönmesi sağlanabilmektedir.

GİRİŞ-AMAÇ

Akciğer hava kistleri ve bülleri akciğer dokusu içinde lokalize hava içeren boşluklardır. Büller sıklıkla akciğerde apikal yerleşimlidirler. Genelde çok büyük boyutlarda olmadıkça asemptomatiktirler. Asemptomatik hava kistleri ve bülleri genelde akciğer grafisi veya HRCT’de (High Resolution Computed Tomography) tesadüfen saptanmaktadır.


OLGU

Olgumuz 42 yaşında, toplam 3300 saatlik helikopter uçuşu olan erkek pilottu. Hastanın boyu 180 cm olup ağırlığı 87 kg’dı. BMI’si 26,85, kan basıncı 110/70 mmHg, nabzı 74/dk olarak ölçüldü. Periyodik uçuş muayenesi için pilot müracaat ettiğinde herhangi bir şikâyeti yoktu. Rutin uçuş muayenesi sırasında yapılan göğüs hastalıkları fizik muayenesinde dinlemekle her iki hemitoraksta ekspiryumun uzadığı saptandı. Diğer sistemlerin fizik muayenesinde herhangi bir bulguya rastlanmadı. Laboratuvar bulgularında tam kan sayımı normal sınırlarda, rutin biyokimyada ise ürik asit değeri 10,2 mg/dl (N:3,5-8,5), diğer parametreler normal sınırlarda bulundu. Solunum fonksiyon testi (SFT) parametreleri FVC: 3,58 (%73), FEV1: 2,62 (%66), FEV1/FVC: %71, FEF25-75: %42 olarak değerlendirildi (L/sn, %). PA Akciğer Grafisi normal olarak değerlendirildi. SFT anormallikleri nedeniyle istenen toraks HRCT grafisinde her iki akciğer üst loblarda en büyüğü 3 cm çaplı multipl büller tespit edildi. Abdominal ultrasonografide en büyüğü 10 mm çapında multipl safra taşları ve karaciğerde grade 2 hepatosteatoz tespit edildi. EKG ve Ekokardiyografi sonuçları normaldi.




HRCT



PA Akciğer Grafisi



TARTIŞMA

Normal şartlarda deniz seviyesinde akciğer kistleri ve bülleri gibi hava içeren boşluklar alveoler gaz değişimini önemli oranlarda değiştirmezler. Çünkü bu lezyonların yerleştiği alanlarda tidal ventilasyon ve kan akımı minimaldir. Fakat aşırı büyük büller çevresindeki akciğer dokusuna baskı yaparak gaz değişimini bozar ve atelektaziye neden olabilir.

Barometrik basıncın azalması, hipoksik ortam ve akselerasyon kuvvetleri (G kuvvetleri) gibi havacılığa özgü fizyolojik stresler akciğerin normal fonksiyonlarını etkiler. Bu nedenle akciğerin tüm hastalıkları havacılık tıbbının ilgi sahasına girmektedir. Atmosferde deniz seviyesinden yukarı doğru yükseldikçe basınç azalır. Bir gazın hacmi, sıcaklık sabit kaldığında basıncı ile ters orantılı olarak değişir (Boyle gaz kanunu). Basınç azalması nedeniyle orta kulak, paranazal sinüsler, gastrointestinal sistem ve akciğer gibi dokularda hapsolmuş olan gazlar genişler ve barotravma olarak adlandırılan klinik problemler ortaya çıkarır. Pulmoner barotravmalar diğerlerine oranla nadir görülmekle birlikte daha ciddi klinik problemlere neden olur.

Sağlıklı bireylerde uçuş sırasında irtifa arttıkça akciğerlerde genişleyen gazlar solunumla dışarı atılır. Tümör, mukus artışı, spazm gibi obstruktif durumlarda gazlar akciğerden atılamaz ve genişleyerek alveollerde rüptüre neden olur. Rüptür sonrası gazlar pulmoner venlere geçerek hava embolisine, pnömotoraksa ve pnömomediastinuma neden olabilir.

Basınç değişikliklerinden korunmak için uçaklarda kabin basınçlama sistemleri geliştirilmiştir. Bu sistemler yardımıyla uçak içi ortamın basıncı insan fizyolojisine uygun değerlerde sabit tutulur. Ticari havayolu uçaklarında ortamın basıncı yaklaşık 565 mmHg’dır (8000 ft. İrtifaya eşdeğerdir). Deniz seviyesinde atmosfer basıncı 760 mmHg kabul edilmektedir. Bu nedenle havayoluyla seyahatlerde gazların hacminin yaklaşık %35 oranında genişleyeceği söylenebilir. Kabin basınçlama sistemi kullanılmayan uçaklarda ise bu genişleme çok daha fazla olur. Uçakların kabin basınçlama sistemleri arızalandığında yolcular ani olarak yüksek irtifa basıncına maruz kalabilirler (rapid dekompresyon). Yüksek performanslı uçaklarda tekrarlayan G (akselerasyon) kuvvetlerine bağlı akciğerin yapısındaki değişiklikler ve pozitif basınçlı solunum desteği nedeniyle büller rüptüre olma potansiyeli taşır.

Helikopterlerde kabin basınçlama sistemleri kullanılmamaktadır. Akciğer kist ve büllerinin irtifada neden olacağı etkiler helikopterde de meydana gelebilmektedir. Uçuş sırasında ortaya çıkacak sağlık problemleri pilotun uçuş kabiliyetinin bozulmasına ve ölümcül kazaların oluşmasına neden olabilir. Bu nedenle bu hastalık uçuşa engel teşkil edebilir.


SONUÇLAR

Deniz seviyesinde asemptomatik olan hava kistleri ve bülleri havacılıkta ciddi problemlere neden olabilmektedir. Bu rahatsızlıkların plöredez uygulaması veya rezeksiyon ile tedavi edilerek pilotun uçuşa tekrar dönmesi seçeneği tartışmalıdır. Hekimlerin uçuş personeli muayenesi yaparken bu hastalıkların uçuşa olan etkilerini de akılda tutmaları, olası ciddi problemlerin önüne geçilmesini sağlayacaktır.