Ülkemizde halen başarılı bir verem savaş programı yürütülmektedir. Son dört yıldır yayınlanan verem savaş raporları bu başarının kanıtıdır. Kayıtlı tüberkülozlu hasta sayısı ve yılık hasta görülme hızı giderek azalmaktadır. Son yayınlanan 2010 raporunda, yıllık hastalık görülme hızı yüz binde 24 olup, DSÖ sınıflamasında düşük hız grubunda yer almaktadır. 2009 yılındaki olgu bulma oranı %77, tedavi başarısı oranı 2008 yılında kayda alınan yayma pozitif hastalarda %92, tedavi görmüş hastalarda %75’dir. Ülkemiz DSÖ’nün hedeflediği “%70 tanı ve %85 tedavi başarısı” hedeflerinin oldukça üzerine çıkmıştır.
Bu başarının gerçekleşmesinde en önemli katkıyı özveriyle çalışan verem savaş dispanserleri çalışanları sağlamıştır. Ayrıca ülkenin sağlık alt yapısı, yetişmiş sağlık personeli, yeterli bütçe ve hükümetin politik kararlılığının da rolü büyüktür.
Nitekim geçmişe bakıldığında hükümetlerin tüberküloz kontrolü konusunda politik kararlılık göstermemesi, kötü yönetilen tüberküloz kontrol programları, nüfus artışı, göçler, HIV infeksiyonundaki artış nedeniyle tüm dünyada tüberküloz görülme hızı artmış ve 1993 yılında DSÖ ilk kez bir hastalık için acil durum ilan etmiştir. 1990’lı yıllarda başlayan “Doğrudan Gözetimli Tedavi Stratejisi (DGTS)” uygulamaları hızla tüm dünyaya yayılmıştır. Ülkemizde de 1990’ların ortalarından itibaren değişik mesleki dernek ve VSD’lerin gönüllü çalışmalarıyla ilk “doğrudan gözetimli tedavi” uygulamaları başlamıştır. Kayıtların daha iyi tutulmaya başlandığı bu dönemde, durumu yansıtır tedavi sonuçları yayınlanmaya başlamış ve DGT uygulandığında %90’ların üzerinde kür elde edildiği görülmüştür. Başlangıçta lokalize olan bu başarılar giderek yayılmış ve son olarak hükümetin kararlılığı ortaya koymasıyla, 2006 yılında tüm ülkede DGTS uygulaması başlamıştır. 2006 yılı sonrasında da başarılı bir tüberküloz programı yürütülmüş ve bahsi geçen başarılar elde edilmiştir. Bu başarıları elde etmek kadar devamlılığını sağlamak da çok önemlidir.
2003 yılından beri ülkemizde yürütülmekte olan sağlıkta dönüşüm programı kapsamında aile hekimliği ve toplum sağlığı merkezleri birinci basamak sağlık hizmetinin temel kurumları haline gelmiştir. 2010 yılı temmuz ayında ülke çapında aile hekimliği sistemine geçilmiştir. Mevcut sistem içinde verem savaşında deneyimli dispanserler ve hekimler olmaz ise verem savaşını yürütmek olanaksız hale gelecektir. Doğrudan gözetimli tedavinin planlanması ve denetimi, tedavi terklerinin takibi dispanserlerin işi olmalıdır. Aile hekimlerinin bu işleri yapabilmesi çok güç hatta olanaksız gibi görünmektedir. Mevcut sistem içinde Verem Savaş Dispanserlerinin yeri belirlenmeli ve burada çalışan deneyimli hekimlerin devamlılığı ve motivasyonları sağlanmalıdır.
Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği olarak, son yıllarda Sağlık Bakanlığı’nın kararlı bir şekilde uyguladığı tüberküloz kontrol programını ve elde edilen başarıları takdir etmekteyiz. Ancak bu başarıyı korumanın ve daha ileriye götürmenin ancak deneyimli verem savaş dispanserleri ve veremle savaşa gönül vermiş deneyimli hekimlerle mümkün olacağı kanaatindeyiz.