Tükenmeyen Nefesle

Solunum Rehabilitasyonu Çalışma Grubu

24 MART 2020 TÜBERKÜLOZ GÜNÜ BASIN BİLDİRİSİ

Veremde başarıyı erken teşhis
ve tedavi ile kişisel hijyen getirecek

İnsanlık tarihi kadar eski bir hastalık olan verem (tüberküloz), tedavi edilebilir bir hastalık olmasına karşın günümüzde bile bir tehdit olarak varlığını sürdürüyor. Robert Koch tarafından verem mikrobunun (Tüberküloz basili) keşfedildiği ve hastalığın teşhis ve tedavisinin yolunu açan tarih olan, 24 Mart 1882 gününe ithafen, her yıl 24 Mart ‘‘Dünya Tüberküloz Günü” olarak anılıyor. Böylece farkındalık yaratılarak verem konusunda toplumun bilgilendirilmesi ve bu hastalığa bütün kesimlerin dikkatinin çekilmesi amaçlanıyor.

Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) olarak Dünya Tüberküloz Günü’nde önemli bir halk sağlığı sorunu vasfını sürdüren bu hastalığa ve tedavinin önemine dikkat çekmek istiyoruz. Tüberkülozun en erken ve en sık belirtisi 2-3 haftadan uzun süren öksürük, ateş, gece terlemesi, iştahsızlık, kilo kaybı, yorgunluk, halsizlik, balgam çıkarma, kan tükürme, nefes darlığı, göğüs ve sırt ağrısıdır. İki-üç hafta veya daha uzun süreli öksürük şikayeti olan herkesin en yakın sağlık kuruluşuna başvurması gerekiyor. Tanısı konulmamış tüberküloz hastaları maalesef en önemli bulaş kaynağı oluyor. Bu nedenle tüberküloz hastalığından korunmada en etkili yol; bulaştırıcı olgulara hızla tanı konulup uygun tedavinin başlanmasıdır.

Ülkemizde Tüberküloz Daire Başkanlığı tarafından paylaşılan son verilere göre; 2017 yılında tüberküloz tanısı alan hasta sayısı 12 bin 46. Son 10 yılda hastalık sıklığında yıllık ortalama yüzde 5 oranında azalma görülüyor. 2005 yılında tüberkülozlu hasta sıklığı 100 bin kişide 29.4 iken, 14.6’ya düşmüş durumda. Ancak dünya genelinde her yıl yaklaşık 10 milyon kişiye tüberküloz tanısı (5.8 milyon erkek, 3.2 milyon kadın ve 1 milyon çocuk) konuluyor ve 1.2 milyon kişi de bu hastalık nedeniyle ölüyor. Yaklaşık 1.7 milyon kişi de tüberküloz basili ile enfekte olup hastalık gelişme riski taşıyor.

Verem hastalığı gelişiminde riskli grupları ise şöyle sıralayabiliriz: 5 yaş altındaki çocuklar, yaşlılar, HIV enfeksiyonu olan kişiler, bağışıklığı baskılayan tedavi alan kişiler, silikoz, diabetes mellitus, kronik böbrek yetmezliği, lösemi, lenfoma, baş, boyun ve akciğer kanseri olanlar, ideal vücut ağırlığının yüzde 90’ından daha az kiloda olanlar, sigara içenler, ilaç bağımlılığı olanlar ve alkol kullananlar.

Öksürme ve hapşırma ile ortama yayılan mikrobun solunum yolu ile alınması sonucu oldukça kolay bir şekilde bulaşabildiğinden tüberküloz her dönemde önemli bir sağlık sorunu olmaktadır. Koronavirüs salgını nedeniyle vurgulanan tedbirlere benzer kişisel hijyen tedbirlerini uygulamak, tüberküloz hastalığı bulaşını da önleme konusunda ciddi bir sorumluluktur.  Tüberkülozlu hastanın etkili bir şekilde tedavi edilmesi hem hasta hem de toplum için hayati önem taşımaktadır.

Bu noktada şunu söylemek isteriz: Hem resmi sağlık kurumlarının hem de sivil toplum kuruluşlarının verdiği tüberküloz mücadelesi halkımızın da bilinçlenmesiyle etkili sonuçlar vermiştir. Son 10 yıldır yeni vaka sayısında her yıl yüzde 5’lik bir azalma yaşanmıştır. Yine son yıllarda tüberküloz hastası ile temas eden kişilerin muayene edilmesi ve gereken kişilere koruyucu tedavi verilmesi daha etkin bir şekilde yapılmaktadır. Bu durum mücadelenin gücünü daha da artırmaktadır. Ülkemizde tüberküloz kontrolünün geldiği nokta yüz güldürücü olmakla birlikte son yıllarda karşılaştığımız göçmen sorunu nedeniyle daha dikkatli olunması gerektiğini de söylemek gerekir.

Dünya Sağlık Örgütü tarafından “Tüberkülozu Sonlandırma Stratejisi” yürütülürken, ülkemizde tüberküloz kontrolünde ‘Bin Yıl Kalkınma Hedefleri' ve ‘Tüberkülozu Durdurma Stratejisi Hedefleri’ne ulaşılmış olup, dünyada tüberküloz eliminasyonu konusunda belirlenmiş hedef olan, 2050 yılına kadar küresel tüberküloz insidansının milyonda birin altına düşürülmesi yönünde çalışmalar hız kesmeden sürdürülmektedir. Türkiye genelinde tüberküloz hastalığı görülme sıklığı azalmasına karşın, dünya genelinde enfeksiyon nedenli ölümlerin en fazla görüldüğü hastalıklardan biri olmaya devam etmektedir. Bu nedenle ülkemizde tüberküloz konusunda uygulanan kararlı politika sürdürülmeli, bu hastalığa karşı sosyal ve toplumsal desteğe devam edilmelidir.

Bu vesileyle tüberkülozdan korunma yollarını tekrar hatırlatmak isteriz:

  • Tüberküloz hastalığından korunmada en etkili yol, erken teşhis ve başarılı tedavidir.
     
  • Sabun ve su ile en az 20 saniye olmak üzere eller sık sık yıkanmalı.
     
  • Asla sigara içmemeli, içirilmemeli ve sigara içenin yanında durulmamalı.
     
  • Bulunulan ortam sıkça havalandırılmalı.
     
  • Dengeli ve düzenli beslenilmeli.
     
  • Verem hastaları ilaçlarını zamanında, düzenli ve yeterli süre kullanmalı.
     
  • Hastanın bulunduğu odanın güneş görmesi de ortamdaki tüberküloz basillerini öldürüyor.
     
  • En azından bulaşıcılık kalkana kadar hastalar ayrı bir odada kalmalı.
     
  • Öksürme ve hapşırma sırasında ağız mendille kapatılmalı.
     
  • Verem tedavisinde kullanılan ilaçlar oldukça etkili. Tedavisi başlanan hastaların bulaştırıcılıklarının 2-3 haftalık bir sürede sona ermesi sağlanıyor.
     
  • Diğer bir korunma yöntemi de BCG aşısı uygulamasıdır. Bu aşı, gelişecek hastalığı önlemekten çok, tüberkülozun ağır ve ölümcül (miliyer-kan yoluyla yayılan, menenjit gibi) formlarının oluşmasına karşı korunma sağlıyor. Ülkemizde BCG aşısı hayat boyu sadece bir kez, doğumdan sonra ikinci ayını bitiren bebeklere yapılıyor.
     
  • Tüberkülozdan korunma, koruyucu ilaç tedavisini de içeriyor. Koruyucu tedavi mikrop çıkaran tüberküloz hastası ile aynı evde yaşayanlara, tüberküloz basili ile enfekte olanlara ve bağışıklık sistemi baskılanmış kişilere tüberküloz hastası olmamaları için uygulanıyor.
     
  • Koruyucu tedavi çalışmaları ülkemizde ücretsiz olarak Verem Savaşı Dispanserleri tarafından yürütülüyor. Koruyucu tedavide genellikle izoniyazid kullanılıyor ve tedavi süresi en az 6 ay sürüyor. İzoniyazid kullanamayan hastalarda koruyucu tedavi rifampisin ile 4 ay süreyle yapılıyor.
     
  • Verem mikrobu, güneş görmeyen ortamlarda havada uzun süre canlı kalabilir. Güneşten gelen ultraviyole ışınları verem mikrobunu kısa sürede öldürür. Bu nedenle hastalar ve hasta temaslıları bulundukları ortamları sık sık havalandırmalı ve güneş alan odaları kullanmalıdır.
     

Koronavirus salgını nedeniyle zor günler yaşadığımız bu günlerde, benzer hijyen tedbirleri ile kendimizi, sevdiklerimizi ve çevremizi bulaşıcı hastalıklardan koruyabiliriz.

Sağlıklı günler dileklerimizle halkımızın bilgilerine sunarız.

TÜSAD Tüberküloz Çalışma Grubu Adına

Doç. Dr. Dursun TATAR

 

ÜYE GİRİŞİ


Şifremi Unuttum
  

TÜSAD ÜYELİK BAŞVURUSU

ETKİNLİK TAKVİMİ

Aralık 2024
PztSalÇarPerCumCmtPaz
2526272829301
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
303112345
 LookUs & Online Makale