Tükenmeyen Nefesle

Mesleki ve Çevresel Solunum Hastalıkları-İş Sağlığı Çalışma Grubu

5 Haziran Dünya Çevre Günü Basın Bildirisi

TÜSAD HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ VE ÇEVRE HAFTASI BASIN BİLDİRİSİ

COVID-19 gibi pandemilerin bir nedeni de çevre ve hava kirliği

Deniz kirliliği, küresel ısınma, sürdürülebilir tüketim ve doğaya karşı işlenen suçlara farkındalık yaratmak ve acil konularda harekete geçmek için 1972 yılında İsveç’in Stokholm kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı'nda alınan bir kararla, 5 Haziran günü Dünya Çevre Günü olarak kabul edildi. Yaklaşık 50 yıl boyunca bu konularda önlem alınması amacıyla farklı temalar belirlenmektedir. Bu yıl tema “Ekosistemin Restorasyonu” olarak belirlenmiştir.

Ekolojik restorasyon olarak da bilinen restorasyon ekolojisi, çevrede bozulmuş, hasar görmüş veya tahrip olmuş ekosistemleri ve habitatları aktif insan müdahalesi ve eylemi ile yenileme uygulaması olan ekolojik restorasyon uygulamasını destekleyen bilimsel çalışmadır. Çoğu zaman, restorasyona ihtiyacı olan bir ekosistem insan faaliyetlerinin doğrudan veya dolaylı sonucu olarak bozulmuş, zarar görmüş, başka bir şekle dönüştürülmüş veya tamamen tahrip olmuştur. Amaç, sanayi, tarım veya yüzeylerin yapaylaştırılmasından etkilenmeden önce bir ekosistemin başlangıçta olduğu gibi restore etmektir. Sürdürülebilir bir gelecek kurmak için, ekosistem koruma ve restorasyonunu, çok büyük çapta gerçekleştirmemiz gerekmektedir.

DEĞERLİ KAYNAKLARI KÜÇÜLTÜYORUZ

Ormanlar ve tarım alanlarından tatlı suya, okyanuslara ve kıyılara kadar, Dünya ekosistemlerinin canlılığı ve çeşitliliği, insan refahının ve refahının temelini oluşturur. Yine de bu değerli kaynakları endişe verici şekillerde küçültüyoruz.

Çevre kirleticileri ile özellikle hava kirleticilerine maruz kalım akciğer hastalıkları oluşumuna zemin hazırlayabilir. Hava kirliliği zararlı maddelerin miktarının artması sonucu hava kalitesinin canlılara zarar verecek seviyeye düşmesidir. Gelişen hava kirliliği sonucu Astım, kronik tıkayıcı akciğer hastalığı (KOAH) ve akut bronşitin benzer bir artış gösterdiği, astım hastalarının sağlık kurumlarına başvuru sayısında da artma olduğu ayrıca akciğer ve mesane kanserine yakalanma riskini arttırdığı gösterilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre dünyada her yıl toplam 8 milyon insan iç ve dış ortam hava kirliliğinin yol açtığı hastalıklar nedeniyle erken ölmektedir. Kanser Ajansı (UKA) tarafından “Grup 1 Karsinojen” listesine alınan “dış ortam hava kirliliği” akciğer kanseri açısından kesin olarak kanserojen olarak sınıflandırmış, dış ortam hava kirliliğinin ana bileşeni Partikül maddeyi (PM) ayrı olarak değerlendirilmiş ve PM’yi de “Grup 1 Karsinojen” olarak sınıflandırmıştır.

Ayrıca yüksek konsantrasyonda NO2 içeren havanın solunması, insan solunum sistemindeki hava yollarını tahriş edebilir. Kısa süreli maruziyet solunum hastalıklarını, özellikle astımı şiddetlendirebilir, solunum semptomlarına (öksürük, hırıltılı solunum ve nefes almada zorluk gibi) bağlı olarak hastaneye yatışa yol açabilir. Yüksek NO2 konsantrasyonlarına daha uzun süre maruz kalmak astım gelişimine katkıda bulunabilir ve solunum yolu enfeksiyonlarına yatkınlığı artırabilir. Astımlı insanlar, çocuklar ve yaşlılar genellikle NO2 ’nin sağlık etkileri için daha büyük risk altındadır.Okside edici bir gaz olan ozon (O3 ), solunum yollarında tahrişe neden olarak akciğerde ve soluk borusunda inflamasyon oluşturur, solunum fonksiyonlarını bozar ve astım ataklarını tetikler. Bu etkiler KOAH, astım gibi kronik akciğer hastalıklarına yakalanmış kişilerde, yaşlılarda ve çocuklarda daha çok görülür. Ozona uzun süre tekrarlayan bir şekilde maruz kalan çocuklarda akciğer gelişimi bozulabilir ve astım gelişimi tetiklenebilir (1).

HAVA KİRLİLİĞİ VİRÜS YAYILIMINI ARTIRIYOR

Hava kirliliği koşullarının virüsün yayılmasını kolaylaştırdığı varsayımı Kasım 2002'de Çin deki SARS salgını sırasında Cui ve ark. tarafından daha önceden de gösterildi ve desteklendi. Bu araştırmaya göre, beş bölgedeki (Guangdong, Shanxi, Hebei, Beijing ve Tianjin) Nisan-Mayıs 2003 döneminde hava kirliliği indeksi ile SARS nedeniyle ölüm oranı arasında doğrusal bir ilişki mevcuttu (2).

2007 yılında Ciencewicki ve ark. hava kirliliği ve solunum yolu viral enfeksiyonları ile ilgili olarak, bazı kentsel alanlarda yüksek partiküler madde (PM) ile kardiyovasküler ve solunum koşullarına bağlı mortalite arasında pozitif korelasyon olduğunu belirten bir epidemiyolojik analiz gerçekleştirdi. PM'ye yüksek maruziyet, solunum yolu viral enfeksiyonlarına karşı konak bağışıklığını değiştirebileceği şeklinde yorumlandı (3).

İtalya’da yapılan başka bir çalışmada Kuzey İtalya'nın bazı bölgelerinde bulaşıcı virüsün artmış yayılım özgüllüğünün hava kirliliği koşullarına bağlı olabileceğini bildirildi. Bu araştırma, COVID-19'dan en fazla etkilenen İtalya’nın Kuzey Bölgeleri’nin de yasal standartların (limit, 50 μg / m3) üzerinde yüksek miktarda atmosferik partikül maddeye (PM10 ve PM2.5) sahip alanlar olduğunu göstermektedir (4).

Başlıca hava kirleticilerinden biri olan Nitrojen Dioksit (NO2)’ye uzun süreli maruz kalma ile koronavirüs fatalitesi arasındaki ilişkiyi inceleyen bir çalışmada; mekânsal analiz bölgesel ölçekte yapılmış ve İtalya, İspanya, Fransa ve Almanya'daki 66 idari bölgeden alınan veriler ölüm vakası sayısı ile birleştirilmiştir. Sonuç olarak 4.443 ölüm vakasından 3.487'sinin (% 78) kuzey İtalya ve orta İspanya'da bulunan beş bölgede olduğunu gösterilmiş, ek olarak, aynı beş bölgenin, hava kirliliğinin etkili bir şekilde dağılmasını önleyen aşağı doğru hava akışı ile birlikte en yüksek NO2 konsantrasyonlarına sahip olduğu gösterilmiş. Bu sonuçlar ile araştırmacılar bu kirleticiye uzun süre maruz kalmanın, bu bölgelerde ve belki de tüm dünyada COVID-19 virüsünün neden olduğu ölümlere en önemli katkıda bulunanlardan biri olabileceğini öne sürmüşlerdir (5).

Sonuç olarak; daha ileri araştırmalar gerekse de hava kirliliği ile COVID-19’a bağlı ölümler arasında pozitif bir ilişki olduğu söylenebilir.

YASAKLARIN OLUMLU YANSIMALARI OLDU

COVID-19 pandemisi sırasında birçok ülkede sokağa çıkma yasakları, sınırlamalar ve kapanmanın etkisiyle hava kirliliği azaldı. Çin’de kapanma politikalarının hava kirliliğini ortalama yüzde 12 oranında azalttığı görüldü. COVID-19 pandemisi sırasında uygulanan sokağa çıkma yasaklarının ulaşım kaynaklı hava kirliliğinin azalmasına katkısının olduğu ülkemizde yapılan çalışmalarda gösterilmiştir (6).

Literatürde özellikle Çin’de salgın nedeniyle karantina uygulamaları sonucu hava kirliliğinin değerlendirildiği çalışmalar yapılmıştır.  Azaltılmış faaliyetlerle birlikte, Kuzey Çin Ovası'nda hala şiddetli hava kirliliği olayları meydana geldiği ve şiddetli hava kirliliğinin neden önlenmediğine dair tartışmalara neden olmuştur. Bir çalışmada, özellikle meteoroloji elverişsiz olduğunda, ulaşımdaki büyük emisyon azaltımının ve sanayideki emisyonda hafif azalmanın Çin'de ciddi hava kirliliğini önlemeye yardımcı olmayacağını, şiddetli hava kirliliğini tamamen önlemek için daha fazla çaba gösterilmesi gerektiği vurgulanmıştır (7).

Bu geçici azalmanın kalıcı olması adına havayı kirleten ulaşım araçları yerine yürümek, bisiklete binmek teşvik edilmeli, elektrikle çalışan otobüs, tramvay ve motosiklet kullanımı artırılmalıdır.

YAKLAŞIK 1.500 BULAŞICI MİKROORGANİZMA MEVCUT

İnsanlarda patojen olan yani hastalık yapan 1.500’e yakın bulaşıcı mikroorganizma mevcuttur. Bunların yarısından fazlası zoonotik yani hayvanlardan insanlara geçen ve hastalık oluşturan mikroorganizmalardır. Zoonotik enfeksiyonların da çoğu (%71,8) yaban hayatından kaynaklanmaktadır (8). 1940-2004 yılları arasında 335 yeni ortaya çıkan enfeksiyon vakasını (Emerging infectious diseases (EIDs)) analiz edildiğinde zamanla önemli ölçüde artış gösterdiği saptanmıştır (9). Son zamanlarda ortaya çıkmış olan MERS, SARS, H1N1, HIV ve COVID-19 gibi hastalıklar, insanların vahşi yaşamla etkileşimi yoluyla bulaşmaktadır. EIDs kökenlerinin sosyo-ekonomik, çevresel ve ekolojik faktörlerle önemli ölçüde ilişkili olduğunu doğrulamakta ve yeni EID'lerin ortaya çıkma olasılığının en yüksek olduğu bölgeler öngörülmeye çalışılmaktadır.

Arazi kullanımı değişikliğinin EID’lerin en yaygın tetikleyicisi olduğu gösterilmiştir(Şekil 1). Özellikle tropikal ormanların kenar bölgeleri, yeni insan virüsleri için önemli bir bulaşma kaynağı. İnsanlar tarım, hayvancılık, kereste ve diğer doğal ürünlerin üretimi ve ticareti için ormanları kesip habitat parçalanmasına neden oldukça, “kenar etkisi” adı verilen orman kenarlarının uzunluğu da vahşi hayvan kaynaklı hastalıkların bulaşma riskiyle birlikte artmaktadır.

Orman arazilerinin giderek daha fazla yok edilmesi ile insanların, primatlar, yarasalar ve diğer vahşi hayvanlarla doğrudan veya çiftlik hayvanları yoluyla dolaylı olarak etkileşimleri ve dolayısıyla patojenlerin bulaşıcılığı artmaktadır.

Binlerce yılda insanoğlu, özellikle tarımsal faaliyetler yoluyla dünya genelindeki tüm karasal doğal alanların dörtte üçünden fazlasını değiştirdi ve dünyanın toplam arazisinin dörtte birine yakınını tahrip etti. Tahribat bu hızla devam ederse dünyada doğrudan insan etkisinde olmayan karasal alanların %10’un altına düşmesi bekleniyor.

Arazi kullanımındaki değişiklik ve tahribat, doğal yaşam alanlarının yok edilmesi ve bununla bağlantılı küresel biyolojik çeşitlilik kayıplarının en önemli nedeni olarak görülmektedir. 2050 yılına kadar biyolojik çeşitlilik kaybının  %38-46’ya çıkacağı tahmin ediliyor. Bu da gelecekteki pandemi risklerini artıracaktır.

ASBEST MARUZİYETİNE DE DİKKAT!

Ülkemizde sürdürülmekte olan kentsel dönüşüm, önemli bir mesleksel ve çevresel asbest maruziyeti kaynağıdır. Kentsel dönüşüm uygulamaları kapsamında yıkılması öngörülen eski binaların hemen hepsi asbest içermekte ve yıkım sırasında yoğun asbest maruziyeti riski taşımaktadır. Yıkım sırasında yalnızca bu işte çalışanlar değil, çevredeki halk da asbest tozlarına maruz kalacak ve zarar görecektir. İnşaat sektöründe asbestin etkileri en az 50 yıl daha görülecektir. Bunun için şu kurallara mutlaka uyulmalıdır:

  • İş yeri ortam ölçümleri ve çalışanların kişisel maruziyet ölçümleri yapılarak risk değerlendirmesi yapılmalıdır. İş yerinde gerekli teknik ve mühendislik önlemleri alınmalıdır.
  • 25.01.2013 tarihli ve 28539 sayılı ResmÎ Gazete’de yayımlanan Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik gereği; iş yeri havasındaki asbest konsantrasyonunun, 8 saatlik zaman ağırlıklı ortalama (TWA) değerinin 0,1 lif/cm3'ü geçmemesi gerekmektedir.
  • Asbest söküm uzmanlığı eğitimi almayan ve belgesi olmayan kişiler asbestli malzeme söküm, yıkım, tamir ve bakımında çalıştırılmamalıdır.
  • İşyeri kuruluş aşamasında birincil korunma önlemlerinin alınarak çalışma izinlerinin verilmesi önemlidir. Endüstriyel hijyen çalışmaları, üretim süreçlerinin izolasyonu, havalandırma ve ıslak işleme teknikleri maruziyeti azaltabilir. Yeterli uyarı levhaları konulmalıdır.
  • 18 yaş altındakiler asbestli işlerde çalıştırılmamalıdır. Çalışanların uygun kişisel koruyucular kullanması sağlanmalıdır (10).

TÜSAD Mesleki ve Çevresel Solunum Hastalıkları-İş Sağlığı Çalışma Grubu

Kaynakça:
1. Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri. Kara Rapor. Temiz Hava Hakkı Platformu (THH) avaible from. www.temizhavahakkı.com/kararapor.
2. Cui Y, Zhang Z, Froines J, Zhao J, Wang H, Yu S, Detels R. Air pollution and case fatality of SARS in the People's Republic of China: an ecologic study. Environ Health. 2003;2(1)15. .
3. Ciencewicki J, Jaspers I. Air pollution and respiratory viral infection.Inhal Toxicol. 2007;19(14):1135–46.
4. Setti L, Passarini F, De Gennaro G et al.A. Position Paper Relazione circa l’effetto dell’inquinamento da particolato atmosferico e la diffusione di virus nella popolazione. http://www.simaonlus.it/wpsima/wp-content/uploads/2020/03/COVID19_Position-Paper_Relazione-circa-l’effettol’effettodell’inquinamento- : s.n.
5. Ogen Y.Assessing nitrogen dioxide (NO2) levels as a contributing factor to coronavirus (COVID-19) fatality.Sci Total Environ. 2020 Apr 11;726:138605. doi: 10.1016/j.scitotenv.2020.138605. [Epub ahead of print].
6. https://ekosfer.org/wp-content/uploads/2020/12/virusten-kacarken-iklim-krizine-yakalanmak-d.pdf.
7. Wang P, Chen K, Zhu S, Wang P, Zhang H.Severe air pollution events not avoided by reduced anthropogenic activities during COVID-19 outbreak. Resour Conserv Recycl. 2020 Jul;158:104814. doi: 10.1016/j.resconrec.2020.104814. Epub 2020 Mar 23.
8. Taylor, Louise H., Sophia M. Latham, and Mark E.J. Woolhouse. 2001. “Risk Factors for Human Disease Emergence” eds. M. E. J. Woolhouse and C. Dye. Philosophical Transactions of the Royal Society of London. Series B: Biological Sciences 356(1411): 983–89.
9. Jones, Kate E et al. 2008. “Global Trends in Emerging Infectious Diseases.” Nature 451(7181): 990–93. https://www.nature.com/articles/nature06536.
10. Adem Koyuncu, Bilge Akgündüz, Canan Demir, Cebrail Şimşek, Gülden Sarı, İbrahim Akkurt, Mükremin Er. Pnömokonyozlarda Sağlık Gözetimi, Klinik Tanı, Kayıt, Bildirim ve İzlem Protokolü. T.C. Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Ankara 2021

ÜYE GİRİŞİ


   
Şifremi Unuttum
  

TÜSAD ÜYELİK BAŞVURUSU

ETKİNLİK TAKVİMİ

Nisan 2024
PztSalÇarPerCumCmtPaz
25262728293031
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
293012345
 LookUs & Online Makale