17 Kasım 2020
DÜNYA AKCİĞER FARKINDALIK AYI TÜSAD BASIN BİLDİRİSİ
Akciğer kanseri önlenebilir bir hastalıktır!
Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı olan Kasım'da, gündemimiz çok yoğun olsa da bu hastalıkla ilgili bilgi paylaşımı yapmayı Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) olarak bir görev olarak kabul ediyoruz. Çünkü; akciğer kanseri, yaşam süresini kısaltan hastalıklar arasında üst sıralarda yerini korumaya ısrarla devam etmektedir. Bizler de, önlenebilir bir hastalık olan akciğer kanserine ısrarla yardımcı olmaya devam etmekteyiz. Tıp insanlarına düşen görev, akciğer kanserini çoklukla şifa ile tedavi edilebilir bir şekle dönüştürmek olduğu açıktır. Bu konuda alınan yol az değildir ancak alınacak daha uzun bir yolumuz bulunmaktadır. Bu yolculukta tıp insanlarının hızı son zamanlarda artmış olsa da hastaların çoğuna şifa sunabilmek için biraz daha zaman ihtiyaç vardır. Tam şifa sağlanıncaya kadar görevin büyüğü toplumlara düşmektedir. Sigara ve benzeri kanserojenlere karşı mücadelenin zaman zaman gündemden düşüyor olması gerçeği değiştirmemektedir.
Gündemin çok sık ve kolay değiştiği ülkemizde sigara karşıtı söylemlerin etkisinin zaman içinde azalabildiğini görmekteyiz. Sık değişen gündem ve ekonomik zorluklar içinde “sigaraya hayır” kampanyaları etkisi görece sınırlı kalmakta, sigara fiyatlarındaki artışlar da bir süre sonra etkisini kaybetmektedir. Ancak, yılmadan mücadelemize ve fırsat buldukça topluma aydınlatmaya devam etmeliyiz. Kanımca, sigara ile mücadelemizdeki başarılı olamamanın temelinde, kişilerdeki “bana bir şey olmaz” anlayışı da yatmaktadır. Oysa bu konuda geleceği hiç tahmin edemiyoruz. Kimler sigaraya rağmen kanser olmayacak ya da sigaraya bağlı akciğer kanseri olacak önceden bilemiyoruz. Sigara içenlerde akciğer kanseri riski yüzde 2.000 artıyor, ailenizde akciğer kanseri var ise risk biraz daha artıyor. Bir başka risk faktörü de var ise akciğer kanseri olma şanssızlığı daha da artıyor.
HASTANELERDE GÜVENLİ BÖLÜMLER OLMALI
Pandeminin ilk dalgasının birinci zirvesinin yaşandığı Mart-Haziran ayları arasında, Akciğer kanserli hastaların hastanelere gelemediği ya da gelmediği bir süreç yaşamıştık. Hastanelerde Covid-19 olacağı endişesi taşıyan hastalar haksız değillerdi. Hem hastanelerde yeterli temiz alan oluşturulamadı hem de var olan temiz alanların duyurusu tam yapılamadı. Özellikle İtalya’da yaşanan sağlık kaosu bizi de etkiledi. Ancak, ilk dalga ikinci zirvenin yaşandığı bugünlerde hastaların güven ile hastanelere gelebileceği ve güvenle tetkik ve tedavilerinin yapılabileceği bölümler hazır olmalıdır. Bu güven, hastalar yanında sağlık hizmeti sunanlar için de sağlanmalıdır.
Elbette, akciğer kanserli hastaların, yakınlarının veya arkadaşlarının uyması gereken önlemler vardır. Covid-19 etkeni coronavirus yüksek bulaşıcılık özelliğine sahip olduğunu ve akciğer kanserli hastalarda Covid-19 hastalığının daha ölümcül olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Hastalarımızın mümkün olduğu kadar az ziyaret almaları ya da ziyarette bulunmaları gerekmektedir. Zorunluluk halinde, herkesin mutlaka usulüne uygun kullanılan yüz maskesi takmaları sağlanmalıdır. Ev halkı dışındaki kişilerce yapılan ziyaretler de kısa tutulmalıdır. Hastaneye gitmekte olan hastaların toplu taşımadan uzak durmalarını önermekteyiz. Kendi imkanları ile bu ulaşımı sağlayamayacak durumda olanlar için belediye, merkezi idare ya da lokal sosyal dayanışma yolları kullanılmalıdır.
Daha önce söz ettiğimiz gibi; başta sigara olmak üzere, solunum yolu ile vücuda girerek solunum yolları iç örtüsünde kronik, tekrarlayıcı travmalara sebep olan durumlar, hücre DNA’sında değişikliklere sebep olmaktadır. Mutasyon dediğimiz bu değişiklikler hücrelerde hızlı ve kontrolsüz çoğalmanın yanında “ölümsüzlük” özelliğini de kazanmaktadırlar. 50 yaşından sonra bu risk artmaya başlamaktadır. 60 yaşından itibaren de zirve yapmaktadır. Çevresel veya mesleksel asbest, maruziyetden 30-40 yıl sonra ortaya çıkan akciğer kanserinden sorumlu olabilmektedir. Üzerinde yaşadığımız yerküreden salınmaya devam eden radon ise bir diğer önemli kanserojendir. Dikkatlerimizi henüz yeterince veremediğimiz bir konudur ancak önemlidir. Evlerimizin, iş yerimizin bulunduğu alanlarda radon salınımı yüksek olabilir ya da iş yerimizin içinde kullanılan malzemeler hala radon yayıyor olabilir.
Aslında, akciğer kanserine bağlı belirti gelişti veya şikayetler geliştikten sonra doktora başvuruldu ise (ki günümüzde ülkemiz için böyledir) hastaların 3’te 2’si ileri evrededir. Bu nedenle yakınmalara bağlı başvuru hatırlatılıyor olsa bile güvenilir değildir. Yine de, çoklukla sigaraya bağlanan öksürüğün inatçı karakter kazanması, balgamda kan görülmesine dikkat edilmesini önermekteyiz. Bu şu demektir; tek doğru çözüm sigarasız hayatı sağlayabilmektir.
RİSK BELİRLEME YÖNTEMLERİ ARAŞTIRILIYOR
Önemli olan noktalardan biri; akciğer kanseri riski yüksek olanların doğru tanımlanmasıdır. Sadece sigara içme süresi, yoğunluğu ve yaşı dikkate alan risk değerlendirmelerinin kusursuz olmadığını bilmekteyiz. Daha iyi risk belirleme yöntemlerinin araştırması içindeyiz. Kanda yapılan bazı genetik tetkikleri risk belirlemelerinin içine katmaya çalışmaktayız. Günümüzde, 20-30 yıldır sigara içen veya sigarayı bırakalı 10-15 yıldan az olan, 55-80 yaş arası sağlıklı kişilerde düşük doz akciğer bilgisayarlı tomografisi ile erken tanı amaçlı tarama programları önerilmektedir. Ancak, bu öneri kitlesel taramalar yönünden ülkemiz için geçerli değildir. Merkezi otorite tarafından kabul görmemiştir.
Sigara, nargile ve tüm tütün ürünlerine “HAYIR” demeyi başarabilmeli ve uygulayabilmeliyiz. Tütün ürünlerinin kanser yapıcı etkilerini ortadan kaldıracak ne bir beslenme türü, ne bir bitkisel ilaç, ne de bir tıbbi müdahale türü vardır. Bazı vitamin veya mineral desteklerinin sigaranın kanserojen etkilerini arttırabilmektedir.
TÜSAD Akciğer Kanseri Çalışma Grubu Başkanı
Prof. Dr. Ufuk Yılmaz