24 Mart 2009
24 MART DÜNYA TÜBERKÜLOZ GÜNÜ BASIN DUYURUSU
TÜRKİYE SOLUNUM ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ
TÜBERKÜLOZ ÇALIŞMA GRUBU
24 MART DÜNYA TÜBERKÜLOZ GÜNÜ BASIN DUYURUSU
Veremle savaşta hedeflere ulaşmak kadar,
hedefleri sürdürmek de önemlidir.
Bu anlamda değişen sağlık politikalarının,
özellikli bir hastalık olan veremi ve veremle savaşı göz ardı etmemesi gerekir.
Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) tarafından 24 Mart dünya tüberküloz günü nedeniyle yapılan açıklamada şu görüşlere yer verilmiştir: Ülkemizde son iki yıldır yıllık verem savaş raporları yayınlanmaktadır. Son raporda (2008 yılı), tahmin edilen yeni tüberkülozlu hasta sayısı 21.752, kayıtlı yeni tüberkülozlu hasta sayısı ise 18.544’tür ve hastalık teşhis oranı %85’tir. Tedavi başarısı %85’in üzerindedir. Bu oranlar DSÖ’nün hedeflediği “%70 teşhis ve %85 tedavi başarısı” değerlerinin üzerindedir ve hedeflenen başarıya ulaşılmıştır. Hastalık hızı yüz binde 28 olup, bu oran DSÖ sınıflamasında göre düşük hıza (25/100.000) yakındır. Ancak hala hastalığın genç yaş grubunda yüksek oranda görülmesi, toplum içinde bulaşmanın yaygın olduğunu, ölüm nedenleri içinde ilk onda yer alması nedeniyle teşhis ve tedavi çalışmalarının aksadığını söyleyebiliriz. Ayrıca her yıl 2000’e yakın hasta tedaviyi terk etmekte, giderek sayıları artan bu hastalar toplum içinde serbestçe dolaşıp etrafa olası dirençli mikropları yaymaya devam etmektedir. Bu hastalar toplum sağlığı açısından ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
TÜBERKÜLOZUN BELİRTİLERİ
Hastalık ani ve gürültülü olarak ortaya çıkmaz. Sinsi ve yavaş ilerler. Hastalar genellikle aylardır devam ede gelen halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, hafif ateş, geceleri terleme gibi yakınmalarla hekime başvururlar. Zamanla bunlara öksürük ve balgam çıkarma da eklenir. Balgamda kan da gelebilir. Ağrıya pek rastlanmaz. Bu sayılan yakınmaların hiç birisi tüberküloza özgü olmayıp diğer bir çok hastalıkta da rastlanabilen şikayetlerdir. Bu nedenle bu tür şikayetleri olan hastaların mutlaka konunun uzmanı bir hekim tarafından değerlendirilip, göğüs röntgeninin çekilip araştırılması gerekir.
TÜRKİYE’DE TÜBERKÜLOZ
Tarihin en eski hastalıklarından biri olan tüberküloz, 19. yüzyıl ortalarından itibaren Osmanlı İmparatorluğunu etkilemeye başlamış ve bu yüzyılın sonunda birçok padişahın ölümüne yol açacak yaygınlığa ulaşmıştır. Birinci dünya savaşının getirdiği yoksulluk nedeniyle hastalık Anadolu’ya yayılmış ve 1940’ların sonuna kadar en sık ölüm nedeni olmuştur.
Hastalığın bu kadar yoğun olduğu yıllarda veremle savaş çalışmaları başlamıştır. 1906 yılında İstanbul’da veremli çocuklar için ilk sanatoryum olan Şişli Etfal Hastanesi açılmıştır. 1918 yılında İstanbul’da kurulan Verem Savaşı Derneği İstanbul’un işgali nedeniyle kapanmış ve Kurtuluş Savaşından sonra çalışmalarına başlamıştır. Ardından Anadolu’da hızla kurulmaya başlanan verem savaş dernekleri, henüz daha verem ilaçlarının bulunmadığı bu yıllarda dispanserler açarak hastalara gıda yardımında bulunmuştur. 1924 yılında kurulan Heybeliada Sanatoryumu Türkiye’de verem savaşına önderlik etmiştir. 1948 yılında İstanbul Verem Savaş Derneği Başkanı olan Prof. Dr. Tevfik Sağlam önderliğinde bir araya gelen 42 ilin verem savaş dernekleri “Ulusal Verem Savaşı Derneğini” kurmuştur. 1973 yılında adı “Türkiye Ulusal Verem Savaşı Derneği”, 1987 yılında ise “Türkiye Ulusal Verem Savaşı Dernekleri Federasyonu” olarak değiştirilmiştir.
5368 sayılı “Verem Savaşı Hakkındaki Kanun” 11.04.1949 tarihinde çıkarılmış ve resmi anlamda tüberküloz kontrol çalışmaları başlamıştır. İlki 1953 yılında olmak üzere 1980 yılına kadar 9 kez kitlesel aşılama kampanyası yapılmıştır. 1950 sonrasından 1970-75 yıllarına kadar yapılan tüberküloz mücadelesinden gerçekten çok iyi sonuçlar alınmıştır. Yurt çapındaki verem savaş dispanserleri, göğüs hastalıkları hastaneleri, bölge laboratuarları, mikrofilm taramaları ve BCG aşı kampanyaları, Üniversite, Bakanlık ve Dernekler arasındaki ilişki ile hastalık büyük ölçüde geriletilmiştir. 1950’lerde 1000’de 25 olan tüberküloz görülme sıklığı, 1975’de 1000’de 1’e düşmüştür. Ancak 1975-80 arasında tüberkülozun artık kontrol altına alındığı görüşü, kamuoyu ve devletin verem savaşına ilgisini azaltmıştır. Veremle mücadele hızı azalmış, dispanser çalışmalarında organizasyon bozukluğu olmuş, BCG aşı kampanyaları eski gücünü yitirmiş ve tüberkülozun geriletilmesinde hedeflenen değerlere ulaşılamamıştır. Nitekim 1980’den sonra yapılan çalışmalarda infeksiyon riskinin artmaya başladığı görülmüştür. Tüberküloz ilaçlarının serbestçe satılıyor olması, yeterli kayıt-ihbar ve denetleme sisteminin kurulmamış olması, tüberkülozlu hastaların tedavi ve takip yetersizliği, hastalara zamanında ve yeterince ilaç sağlanamaması programın yetersiz kalmasından sorumlu tutulan başlıca faktörler olmuştur. Yetersiz tedavi edilen hastaların ölüm oranları azalmış ancak, tam tedavi edilememe nedeniyle hem infeksiyon yayılmış hem de ilaçlara dirençli kronik olguların sayısının artmıştır.
1980’li yıllardan sonra tüm dünyada tüberküloz olgularında artış olması, tüberkülozun yeniden gündeme gelmesine neden olmuştur. Bu durumun temel nedeni hükümetlerin hastalık kontrolü konusunda politik kararlılık göstermemesi, kötü yönetilen tüberküloz kontrol programları, nüfus artışı, göçler ve HIV infeksiyonundaki artıştır. Bu durum karşısında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 1993 yılında ilk kez bir hastalık için acil durum ilan etmiştir. 1990’lı yıllarda başlayan “Doğrudan Gözetimli Tedavi Stratejisi” uygulamaları hızla tüm dünyaya yayılmaya başlamıştır.
Ülkemizde tüberküloz tedavisinde standart yaklaşım doğrudan gözetimli tedavidir. Doğrudan gözetimli tedavi, tüberküloz hastasının tüm tedavi suresince ilaçlarının her dozunu denetlenen bir görevli ya da sorumlu kişinin gözetiminde içmesi ve bu durumun kaydedilmesi esasına dayanır. Bu tedavi tüm Türkiye’de dispanserler tarafından yürütülmekte ve ilaçlar ücretsiz olarak hastalara verilmektedir.
Ülkemizde ilk kez 2000 yılında Nazilli Verem Savaş Dispanseri ile birlikte doğrudan gözetimli tedavi uygulamaları başlamıştır. Ardından diğer dispanserler bu uygulamaya katılmış ve 2006 yılında tüm dispanserlerde “Doğrudan Gözetimli Tedavi Stratejisi” uygulamasına resmen başlanmıştır.
Ülkemizin ilk göğüs hastalıkları uzmanlık derneği olan ve tüberküloz ile uğraşan çok sayıda bilim insanını bünyesinde barındıran Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği, Tüberküloz Çalışma Grubu oluşturmuş, ülkemizde ve dünyada tüberküloz hakkındaki gelişmeleri yakından takip etmiş, bilimsel çalışmalar yaparak ulusal politikaların oluşmasına öncülük etmiştir. Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği, son yıllarda Sağlık Bakanlığının kararlı bir şekilde tüberküloz sorununun üzerine gitme çabasını çok olumlu bir gelişme olarak değerlendirmektedir.