18 Mart 2015
18 Mart Çanakkale Zaferi
Değerli Meslektaşlarımız,
Hüzün ve gururun iç içe yaşandığı günlerdeyiz.
100. yılını andığımız Çanakkale Savaşları ve Çanakkale Zaferi hem Türk tarihi, hem de Dünya tarihi açısından derin anlamlar yüklüdür. Bu savaş ve zafer, Osmanlı İmparatorluğu ve devamı olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin “Tarih boyunca vardık, bundan sonra da var olmaya devam edeceğiz” dediği bir duruşu simgeler. Bu savaş, Dünyanın ta öbür ucundaki Avustralya ve Yeni Zelanda’lıların ulus olma şuurlarının pekiştiği bir savaş olmuştur ki, her iki devlette de ANZAC günü (25 Nisan), resmi tatil olarak kabul edilmiş ve uygulanmaktadır. Çanakkale Deniz Zaferi’nin ardından gelen kara savaşları, genç bir yarbay olan Mustafa Kemal’in, milletin ruh derinliklerindeki kahramanlığı fark ettiği ve “Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir” diyebildiği bir savaş olmuştur. Kara savaşı, karşılıklı siperlerin adeta konuşma mesafesinde olduğu ve “savaşın ve ölümün bir oyun gibi” yaşandığı tarihin belki de en “duygu yüklü” savaşı olmuştur. Onun içindir ki Mustafa Kemal Atatürk'ün 1934 Anzak Kutlamaları sebebiyle gönderdiği mesaj şöyledir:
"Bu Memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”
İstiklal Marşı sairimiz Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi:
“Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!”
Ey şehitlerimiz!, rahat uyuyun.
Sizden aldığımız emaneti “ilelebet muhafaza ve müdafa” edeceğiz.